Kadın Emeği Platformu adına DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, Sendikal Güçbirliği Kadın Koordinasyonu'ndan Neslihan Taşoluk, İSİG Kadın Meclisi'nden Tuğçe Şentürk ve TMMOB Kadın Çalışma Grubu'ndan A. Ülkü Karaali Oğlu tarafından gerçekleştirilen açıklama ile asgari ücret ve kadın emeğine ilişkin hazırladığımız rapor kamuoyuyla paylaşıldı. Açıklamada açlık ve yoksulluk sınırının altındaki asgari ücretin, tamamlayıcı prim uygulamasına sahip sosyal güvenlik sistemi ile kadınları kayıt dışına ittiği,
boşanan kadınların asgari ücret alamadığına dair tespitler paylaşıldı. Asgari ücretin düşük olmasının yanı sııra esnek çalışan kadınlar içinse asgari ücrete erişimin dahi zor olduğu ifade edildi.
Asgari Ücret Raporu'muzun tam metni
Kadınlar
asgari ücreti değerlendiriyor:
SÖZ
HAKKIMIZ DA YOK YAŞAM ŞANSIMIZ DA
Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2015 yılı asgari ücret
zam oranının belirlenmesi için sonucu belli toplantılarına başladı. Oysa hükümet
ekim ayında asgari ücret zam oranını yüzde 3+3 olarak ilan etti.
Asgari ücret Türkiye'de 5 milyondan fazla emekçiyi
açlık sınırının altında yaşamaya mahkum etmektedir. Resmi verilere göre
Türkiye'de sigortalı çalışan 12 Milyon'un yüzde 46'sı asgari ücretlidir. Kasım
2014 itibariyla dört kişilik bir aile için açlık sınırının 1283, yoksulluk
sınırının 4057 TL olduğu Türkiye'de 2 çocuklu bir asgari ücretlinin geliri 931
TL'dir.
Kayıt dışı çalışan 9 milyon emekçi ile kendi
hesabına ya da yevmiyeli çalışan 4 milyondan fazla emekçi için de asgari ücret
bir ücret/geçim kriteri oluşturmakta. Yarı zamanlı, geçici, çağrıya dayalı
çalışma gibi esnek çalışma biçimlerine mahkum emekçiler için ve işsizler içinse
açlık sınırının altındaki bu asgari ücrete dahi erişim imkanı yoktur.
Ülke çapında kayıtlı çalışan işçiler için taban
ücret, esnek ve güvencesiz çalışanlar açısındansa ücret düzeylerinin
belirlenmesinde temel alındığı için asgari ücret en büyük toplu iş
sözleşmesidir.
10 milyondan fazla işçiyi açlık ve yoksulluk sınırı
altında yaşama mahkum eden asgari ücret kadınları daha derinden etkilemektedir.
Kadınlar erkek egemenliği ve sermaye ittifakının
kıskacında çifte sömürü yaşamaktadır. Ev içi emekleri karşılıksız kalan
kadınlar, çalışma hayatında ise erkek egemenliği kuşatması altına dahil oluyor.
Evdeki cinsiyet dayalı işbölümü ücretli emek gücü içerisinde de yeniden
üretilmekte, başta düşük ücret, vasıfsız iş, güvencesiz çalışma olmak üzere
farklı sorun alanları ev içi sömürünün uzantısı olarak çalışma hayatında
karşımıza çıkmaktadır.
Son otuz yılda neoliberalizm esnek ve güvencesiz bir
çalışma rejimi kurmuş, muhafazakar erkek egemen ideoloji oluşturduğu söylem ve
ideolojik atmosferle kadınların “ev içi” görevlerinin asli işleri olduğu, kadın
ve erkeğin eşit olmadığı propagandasıyla kadınlar düşük ücretle, esnek ve
güvencesiz çalışmaya zorlanmıştır.
Esnek ve güvencesiz çalışan kadınlar, asgari ücret
düzeyinde dahi ücret alamamaktadırlar. Diğer taraftan düşük asgari ücret,
kayıtlı çalışan kadın işçilerin yaşadığı çifte sömürüyü derinleştirirken bir
yandan da AKP döneminde hayata geçen sosyal güvenlik sistemi ve piyasacı
uygulamalarla kadınları kayıt dışına yönelten, kadın yoksulluğunu derinleştiren
sonuçlar doğurmaktadır.
Asgari
Ücret Kadınları Kayıtdışına İtiyor
TÜİK Hane Halkı İşgücü anketlerine göre 2013 yılında
kayıtdışı istihdam oranı yüzde 52. Tarım dışı sektörlerde bu oran yüzde 22.4
iken tarımda yüzde 83’e ulaşmaktadır.
Türkiye’de sermaye, düşük maliyet stratejisinin bir
gereği olarak kayıtdışını bir ana yönelim olarak benimsemiştir. Devletin kayıtdışına göz yumması da kayıtdışı
istihdamın önünü açmaktadır.
Kayıtdışı istihdam içinde kadınların oranı oldukça
yüksektir. 2013 yılında toplam kadın istihdamı içinde kayıtdışı kadın istihdam
oranı yüzde 52’dir. Bu oran erkekler de ise yüzde 30’dur.
Kadınlarda tarımda kayıtdışı istihdam oranı yüzde
96.6’dır. Tarım dışında ise yüzde 26’dır.
Asgari ücretin açlık sınırının dahi altında olması
kadınları daha yüksek ücret alabilmek için kayıtdışı çalışmaya itmektedir.
Başta geçici tarım işçileri ve ev işçileri olmak üzere sürekliliği olmayan
işlerde çalışan kadınlar sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcı prim uygulaması
nedeniyle yeşil kartlarını veya baba/koca üzerinden sahip oldukları sosyal
güvenlik haklarını kaybetmemek için sigortasız çalışmak zorunda kalıyor.
Esnek
ve Güvencesiz Çalışan Kadınlar Asgari Ücrete Erişemiyor
Son otuz yılda sermaye, tam istihdam biçimlerini,
kadrolu, güvenceli, sendikalı çalışma düzenini tasfiye ederek kuralsız,
güvencesiz esnek çalışmanın yaygınlaştığı yeni bir çalışma rejimi kurdu. Esnek
ve güvencesiz çalışma rejimi doğrudan kadın işçilerin emeği üzerine kuruldu.
Bu çalışma düzeninin ana karakterini geçici veya
güvencesiz çalışma, düşük gelir düzeyi, işçi sağlığı ve güvenliğinden yoksun
çalışma ortamı, uzun çalışma saatleri, belirsiz iş tanımı, örgütsüz/sendikal
güvenceden mahrum çalışma oluşturuyor.
Türkiye'de taşeron çalışma, yarı zamanlı çalışma,
geçici çalışma, siparişe bağlı veya çağrı usulü çalışma biçimleri bunun en
tipik örnekleridir.
Türkiye’de tam zamanlı çalışan kadınların sayısı her
geçen gün azalmaktadır. Sadece 2014 yılında kadınların tam zamanlı çalışan
işçiler içindeki sayısı 112 bin gerilemiştir. Bu durum kadınların birçoğunun
asgari ücret zorunluluğunun olmadığı esnek işlerde çalıştığını göstermektedir.
Başta yarı zamanlı çalışma olmak üzere geçici çalışma biçimlerinde asgari ücret
bir taban ücret değil aksine bir tavan ücrete dönüşmektedir.
Evlerin ve mahallelerin işyerine dönüştüğü ev
eksenli işlerde "ev işi" ile "ücretli iş" için harcanan
zamanın birbirine karışması ile kadınlar yasal çalışma süresini aşan uzun
saatler mesai yapmakta buna karşı asgari ücretten dahi düşük ücret
almaktadırlar. Bu nedenle yaşadıkları çifte sömürü derinleşmektedir.
Görünmeyen
Emek Görünmeyen İşsiz
Türkiye'de 2014 Ağustos verilerine göre işsizlik
oranı yüzde 17.1 iken kadınlar için yüzde 25.46’dır. Resmi verilere göre
çalışma çağındaki her dört kadından yaklaşık biri ekonomik bir faaliyette
bulunmaktadır.
Yüksekokul mezunu kadınlarda işsizlik Ekim 2013 dönemi için yüzde 17dir. Aynı oran erkeklerde
yüzde 8.3’tür. Bu oran kadınların nitelikli iş bulma oranının düşük olduğunu ve
kadın işçilerin vasıf gerektirmediği düşünülen işlere mahkum edildiğini
göstermektedir.
Öte yandan Türkiye'de çalışma çağında bulunan
işsizler ve derin işsizler dışında bir kategori de aslında "ücretsiz
işçi" olarak tanımlanabilecek "ev kadınlarıdır". TÜİK 2012
verilerine göre çalışma çağındaki nüfusun yüzde 11.6'sı "ev
kadınıdır". Ev kadını tanımı kadınların ev içerisindeki karşılıksız
emeğini görünmezleştirmektedir. Ev içi işlerde sarf ettikleri emeğin
karşılığını alamayan kadınlar da “görünmeyen emek” kategorisini
oluşturmaktadır.
Hizmet
Tam Ücret Yarım
“Ev kadını” statüsündeki milyonlarca kadın ise bakım
hizmeti karşılığında devlet tarafından asgari ücret altında çalıştırılmaktadır.
Devlet kendi üzerine düşen sosyal hizmet görevini erkek egemenliğinden güç
alarak hanedeki kadınların omzuna yıkmaktadır. Evde engelli çocuğuna veya
hanenin yaşlılarına bakan kadınlara devlet tarafından bağlanan maaş 461 TL'dir.
Asgari
Ücretliye Yoksulluk Nafakası Yok
Asgari ücretli çalışan kadınlar boşanma durumunda
350 TL’lik yoksulluk nafakasından mahrum kalmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu 6 Mart 2013 tarihli kararında asgari ücretli kadının "kendini
yoksunluktan kurtaracak miktarda düzenli ve sabit geliri olduğu"
gerekçesini sunarak kadınların boşanması durumunda daha da yoksullaşmasının
önünü açtı. Bu durumda yoksulluk nafakasından mahrum kalmak istemeyen birçok
kadın kayıtdışı çalışmaya itilmektedir.
Söz
ve Yaşam Hakkımız İçin
Sermaye son otuz yılda emeğin kazanılmış haklarını
gaspederek esnek ve güvencesizliğe dayalı yeni bir çalışma rejimi kurdu. AKP
hükümeti iktidara geldiği ilk günden beri emeğin değersizleştirilmesi, temel
hizmetlerin piyasalaştırılması, özelleştirme uygulamaları başta olmak üzere
hazırladığı yasalarla ve hayata geçirdiği politikalarla bu çalışma düzeninin
Türkiye’deki kurucusu oldu. Erkek egemen muhafazakar uygulama ve söylemler ile
esnek ve güvencesiz çalışmayı kadınlar için tek seçenek haline getirdi. Bu
nedenle kadınların esnek ve güvencesiz çalışmasının önünü açan “özel istihdam
büroları” ve benzer amaçlı teşvik paketleri dahil hiçbir düzenleme kabul
edilemez.
Kadınları esnek ve güvencesizliğe iten koşulların
başında cinsiyetçi işbölümüne bağlı olarak kadınların omzuna yüklenen çocuk ve
yaşlı bakımı “işi” gelmektedir. Bu nedenle kreş hakkı ve sosyal hizmet
mücadelesi kadınların güvenceli iş mücadelesinin tamamlayıcısı olarak öne
çıkmaktadır.
•
Kadın erkek olmasına bakılmaksızın 50
işçi çalıştıran kamu özel tüm işyerlerinde ücretsiz kreş ve bakımevleri
açılmalıdır. Kreş şartını yerine getirmeyen işyerleri için denetimler
sıklaştırılmalı, yaptırımlar ağırlaştırılmalıdır.
•
Hizmetin kamusal olarak sunulmadığı ya
da işveren tarafından sağlanmadığı her durumda asgari ücret hesaplanırken kreş
masrafı kalemi de hesaplama içine dahil edilmelidir.
•
Yaşlı, hasta ve engelli bakımı, kamusal
bir hizmet olarak sunulmalı ve sosyal refah uygulamaları bu yükü kadınların
üzerinden alacak biçimde yeniden düzenlenmelidir.
Mevcut Sosyal Güvenlik Sistemi kadınları kayıtdışına
itmektedir. Kadınlar, babaya, kocaya ya da yeşil karta mahkum edilmektedir.
Yarı zamanlı, ev eksenli v.b biçimlerde çalışan kadınlar mevcut sosyal
güvencelerini kaybederek ve tamamlayıcı sigorta ile kendilerini sigorta
borçlusuna dönüştürecek uygulamalar dolayısıyla kayıtdışı çalışmaya
itilmektedir.
Kayıtdışı çalışma nedeniyle artan kadın iş
cinayetleri, iş kazaları ve meslek hastalıklarının oranı da görünür olmamaktadır.
•
Tüm iş kazalarının, kayıtdışı olsun
olmasın, bilgileri tutulmalı, bu bilgiler kamuoyu ile paylaşılmalı ve hukuki
yaptırım uygulanmalıdır.
Mevcut prim borçlandırma sistemi, emeklilik yaşının
ve gerekli prim gün sayısının yüksek olması gibi uygulamalar esnek ve
güvencesiz çalışan kadınların emekliliğini imkansız hale getirmektedir. Bu
durum, yaşamlarını idame ettirebilmek için ilerleyen yaşlarında da kadınları
çalışmaya mecbur bırakmaktadır.
•
Devlet tüm kadınlara bir an çalışma
süresine ve prime bağlı olmayan işsizlik maaşı ve prim ödemesiz sağlık
güvencesi sağlamalıdır.
•
Kadınların çifte mesaisi gözönüne
alınarak erken emeklilik ve yıpranma payı uygulamaları sosyal güvenlik
sistemine dahil edilmelidir.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu işçi, işveren ve devlet
kesimini temsilen 5’er kişiden oluşan 15 kişilik üçlü bir yapıya sahiptir.
•
Bu kurulda asgari ücretli işçilerin
temsili sağlanmalı ve birisi işçi olmak üzere en az üç kadın temsilci
bulunmalıdır.
Biz kadınlar evde işte sokakta insanca bir yaşam
güvenceli iş için mücadelemizi büyüteceğiz!